Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

All Posts By Salim Kadıbeşegil

Kurumsal Sosyal Sorumluluk Lunaparkı

 

Galatasaray Üniversitesi İşletme Fakültesinim konuğu oldum. Çevrim içi görüşmeyi değerli hocam Dr. Belgin bahar yönetti. Öğrenci arkadaşlarımla “sosyal sorumsuzluk meselesini” masaya yatırdık ve konula ilgili düşücelerimi aşağıdaki şekilde paylaştım.

Günümüzde yöneticileri rüşvetten, yolsuzluktan yargılanan ama mensup oldukları şirketlerin çok ciddi kaynak ayırarak sosyal sorumluluk adı altında çalışmalar yaptıklarına tanık olduğumda aklıma gelen bir fıkrayı paylaşayım sizinle;

Hangi “aşı” ve ne için?

 

BrandMap Aralık 2020 sayısındaki yazım “hangi aşı ve ne için?” başlığını taşıyor. Yazının yayımlanmış halini buradan BM41-SK okuyabilirsiniz.

Binlerce yıl öncesine uzanan “etik” kavramının önümüzdeki günlerde yüksek perdeden konuşulacağına tanık olacağız ! Covid-19’a karşı bağışıklığı sağlayacak olan aşıların gündeme geliyor olması insanı böyle düşündürüyor.

Pandemi, Kurum İtibarı ve Sürdürülebilirlik

 

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ADIMLARI DERNEĞİ ile 17 ARALIK 2020 akşamı bir söyleşi yaptık. Dernek başkanı Emrah Kurum’un yönettiği söyleşinin kaydını aşağıda bulabilirsiniz. Konumuz tabii ki; pandemi, itibar ve sürdürülebilirlik başlıkları altındaydı.

Emrah Kurum’un soruları ve benim cevaplarım ana hatları ile şöyle idi;

İtibar ve Sürdürülebilirlik

İtibar üzerine konuşmaya başlamadan önce,

Betûl Mardin Semineri; Algılar gerçektir ama gerçekler gerçekten gerçek midir?

Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen Betul Mardin Semineri’nin bu yılki konusu “Toplumsal Uzlaşma ve Halkla İlişkiler ” idi.  15 Aralık 2020 tarihinde çevrim içi ortamda yapılan seminerdeki konuşmamı paylaşıyorum

Algılar gerçektir ama gerçekler gerçekten gerçek midir?

Konuşmama,

Siyasetin İçinde Anladığımız Şekilde İtibar Olmaz!

 

Dünya Gazetesi; Doğan Selçuk Öztürk ile yapılan söyleşinin yayımlanmış şeklini bu bağlantıdan okuyabilirsiniz

Dünya Gazetsi 21 Kasım 2020 söyleşisi 10

Kariyerinizin en önemli anlarından birini/birkaçını bizimle paylaşabilir misiniz?

Kariyerimin bütününe baktığımda sonu “2” ile biten yıllarda değişimler yaşamışım.

 “KoronaVirüs” Gerçekten Nerede?

Pandemi döneminde şirketlerin ve markaların itibarlarının nasıl etkilendiğine ilişkin araştırmalara bakıyorum. Hemen hemen hepsinde “misyon” meselesi ön planda karşımıza çıkıyor.
Ama hangi misyon?

Community by Nasscom Insights’da yer alan açılımda misyonun mutlaka toplumun beklentileri ve değerleri ile uyumlu olmasının altı çiziliyor. Bu misyonun altını dolduracak davranışlar olarak da şu iki husus açık farkla ön plana çıkıyor;

Uzay Yolu Dizisinden 2020’de Doğanların Dünyasına…

 

Bizim jenerasyonumuzun yaşamın çarklarını döndüren anıları komik gibi geliyor ama hepsinin göbeğinde yaşadık.

Tek kanallı siyah beyaz bir televizyonumuz vardı. Öncede haftada birkaç akşam yayınlarına denk geldik, sonra her akşam vardı ama gece 24:00’de sona ererdi. İleriki yıllarda usul usul renkli yayınlara geçildi. Birden fazla kanalla ancak Anayasanın 1990’ların başında delinmesiyle buluşuldu.

Olması Gereken “Normali” Harvard’da Öğretmediler!

 

Covid-19 ile yaşamın yörüngesi değişti. Her ne kadar insanlık “yeni normal” şemsiyesi altında yaşamın omurgasını tamir etmeye çalışıyor olsa da hepimiz biliyoruz ki aslında arayışımız “olması gerek normale” yönelik. Bu da kolay ulaşılabilir hedef değil. Çünkü, başta insan hakları ve yaşamın sürdürülebilirliği boyutları olmak üzere olması gereken her şeyin ayarını bozduk.

Irkçılık Karşıtı Eylemler Markaların Derdi mi?

 

BrandMap Temmuz-Ağustos 2020 sayısında yer alan yazımın yayımlandığı şeklinde buradan BM38_Temmuz-Ağustos_2020_Salim_Kadıbesegil okuyabilirsiniz.

Markalar siyasete bulaşmalı mı? Markalar sokaklardaki başkaldırılarda taraf olmalı mı? Markalar dünyasının kapsama alanında “iki ucu ballı bıçak” türünden işlerde “tavır” almak doğru mu?
Bazı ülkeler -ki biz bunlara “Batı” diyoruz- “çağdaşlık”,

Gülmeyi Unutttuk!

Öfke toplumu olduk.

Her an her yerde patlamaya hazır barut fıçıları gibiyiz.

Sadece kendimizi değil, geleceğimizi, başkalarının geleceğini de yok etmek üzere kurulmuş saatli bombalara döndük!

Trafikte, alışverişte, kuyruklarda…

Hatta sabah keyif çayı içerken bile…

Yaşamın her an nasıl kararacağını hesap eden bakışlar var insanların üzerinde.