Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığının ev sahipliğinde gerçekleştirilen “paydaş toplantısına” katıldım. Başka okullar yapıyor mu bilmiyorum ancak gerçekten son zamanlarda katıldığım en verimli ve kalite düzeyi yüksek bir organizasyondu. Öğretim üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının yetkilileri, medya mensupları, sektörün tüm dallarından temsilcilerinin oluşturduğu sayıca az ama nitelik olarak yüksek katılımlı bir toplantıydı.
Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun? (*)
Genellikle sorunlu ya da suçlu olduğumuz halde can havliyle gölgesine sığınma ihtiyacı hissettiğimiz cümledir; “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” Bir sorunumuz ya da suçlu konumumuz olmasa kim olduğumuzu hatırlatmakla ilgili bir kimlik patinajına zaten gereksinim yoktur.
Uçağa son dakika yetişmişizdir, kapılar kapanmıştır. Çapsız bir “sen benim kim olduğumu biliyor musun” dalaşması perdelerini açmıştır.
Kurumsal değerleri “Checklist” gibi kullanabilsek…
2000’li yılarla birlikte şirket organizasyonlarında karşımıza çıkan etik, uyum, iç denetim, iç soruşturma ve benzer amaçlara hizmet etmekle kendilerini adamış kavramlar yumağı içinde bocalamaya başladık. Genellikle sorun “kaş yapayım derken göz çıkartmak” olarak değerlendirebileceğimiz amaç-niyet-sonuç üçlemesinde kilitleniyor.
Rüşvet, yolsuzluk, suiistimal, ihmal ve sayabileceğimiz diğer davranışların neden olduğu hasarın maddi tarafı bir kenara bırakılsa bile “duygulara” yansıyan esintileri uzun yıllar o kurumun itibarını sıkıntıya sokabilir.
Kariyer Genel Müdürlüğe uzanan yol değildir!
Bir yanılgı var iş hayatında…
Herkes “kariyer” peşinde ama bunun nasıl bir şey olduğu konusunda kafalar karışık! Tonlarca kitap var kariyer yolculuğu ile ilgili. Binlerce makale, seminer, eğitsel çalışma, örnek olay vs… Tüm bunlara karşın nasıl oluyor da kafalar karışık anlamak mümkün değil… Aslında mümkün; çünkü özellikle orta düzey yöneticiler kariyeri bir şirketin genel müdürü olmaya uzanan bir yol olarak biçimlendiriyorlar.
Markaların terör gündemi!
Maalesef kötü günler yaşıyoruz. Sadece Türkiye’de değil… Tüm dünyada terör kan kusturuyor. Dini, milliyeti, coğrafyası olmayan terör, çoluk-çocuk, hasta, yaşlı demeden masum insanların canını alıyor. Ankara’da, İstanbul’da, Güneydoğuda, Suruç’ta ve daha onlarca yerleşim merkezinde terör kol geziyor. Berlin’de, Brüksel’de, Paris’te ve daha nice Avrupa kenti terör haritasının göbeğinde… Uzak doğu,
Markalar siyasete bulaştı!
Brandmap Mart 2017 sayısı için markalar siyaset ilişkisini kaleme aldım. Yazının pdf kopyasını buradan okuyabilirsiniz.SK-BM13
Tüketiciler markalar karşısında zaman zaman “boykot” silahına başvurur. “Görürsün gününü” anlamında markalara ders vermenin uygulamadaki yansıması olan boykotlar markaları gerçekten hizaya getiriyor mu, tartışılır. Üründen ve marka vaatlerinden kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle boykotla taciz edilen markalar belki kendilerine ”çeki düzen” verip yollarına devam ederler.