Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

Çürük Elmalar…

Yaşamın aydınlık yüzünün düşmanıdır çürük elmalar…

Hele hele; hak, hukuk, adalet, güvenlik dağıtan kurumların içindelerse, kendileri ile birlikte toplumu da çürütüverirler farkında olmadan…

Sevgiyi, hoşgörüyü çok görürler insanoğluna. Sahip olduklarını zannettikleri güç aslında, yetersizliğin, çaresizliğin, kimliksizliğin sembolü olarak yansır güneşin ısıttığı sıcacık ama yaralı yüreklere.

Kimi zaman bayramlık “rüşvet” giysileri içinde, yeşil dolarlarda…
Kimi zaman maganda cüppesinin altından sıyrılan silahın adres bilmez kurşununda,
Kimi zaman ”iş bitirmek” uğruna “işini bilen memurda”,
Ama en acısı, adaletin simgesi teraziyi tutan ellerde…
Ya da özgür bir ülkede yaşadığı zannı ile,
Sokaklara çıktığında
Kafalara acımasızca inen cop darbelerinde
Çürümüşlüğün imzası vardır, çürük elmalar tarafından “bıyık altı gülümsemeyle” atılan…


Ve,
Bir kaç “çürük elmadır” görmezden gelinmesi istenen
Aslında gerçekten “bir kaçtır” toplumun yüreğini ait oldukları kurumla birlikte yaralayan
Ve yine “bir kaçtır” alt alta koyduğunuzda
Kime güvenebileceğiniz veya kapısını çalabileceğiniz kurumları toptan yok eden!
Bir arada barış içinde yaşamanın temellerini dinamitleyen
Hak, hukuk, adalet dağıtalım derken
Bindiğimiz dalı kökünden yok eden…

Belki de “çürük elma” söylemidir, elmaları çürüten
Cesaretlendiren…
Çürük bir elma olmanın kıvancını “O” na yaşatan!

Sevgiden, hoşgörüden, insana insan gibi yaklaşmaktan korkan bir toplumun toprağında can bulurlar, palazlanırlar ama sonuçta çürüktürler. Kendileri gibi, yaşamları da çürüktür! En kötüsü, başkalarının yaşamlarını da kendilerinin ki gibi çürük zannederler.

Ama, hayatın gerçeği işte; çürükler erken gider … Geriye “çürümemişler” kalır!

8 Responses
  • Bulent
    Şubat 6, 2011

    Fuzuli “tanrinin selamini verdim, rusvet degil diye almadilar” diye yazmis 500 yil oncesinin “muhtesem” yuzyilindan…Bagdat’da Padisah Kanuni’ye sundugu kasideler begenilince kendisine baglanan maasi odemeyen donemin burakratlarina yonelik yazdigi “sikayetname” adli eserinde curumuslugun sadece gunumuzun sorunu olmadigini haykirmis…

    Galiba curuk elmalar yuzyillarca dayanabiliyor hocam…

  • cahit günaydın
    Şubat 6, 2011

    çürük elma blogunuz bana Eugine İnesco nu GERGADANLAR eserini anımsattı.
    iyi ki varsınız .
    hala bir kaç ıslık çalacak yazar,çizer,entellektüeller var demek ki Müjdat Gezen gibi. ama okadar az ki.
    gergedan maskesi yerine çürük elma maskesi koyarsanız kafaya alın size 2010 Türkiyesinden insan manzaraları.
    Absürd tiyatro akımının kurucularından Ionescu (1912-1994) , GERGEDANLAR adlı tiyatro eserinde insanların trajikomik dönüşümünü o kadar absürd anlatmıştı ki sanki bugünün Türkiye sinin çürük elmalarını anlatıyordu.Aslında bu dönüşüm ” MANKURTLAŞMAYA kadar gidiyor.neden bu kadar kolay çürük elma oluyoruz her kesimde,neden bu kadar kolay zihinlerimiz ele geçiriliyor neden birey olmaktan ve sağlıklı düşünen bireylerden bir araya gelen bir millet olmaktan bu kadar kolay vazgeçebiliyoruz,hiç bir şeye aldırmıyor ve hiç bir ilkeye değer vermiyoruz.
    Şimdi çok çeşitli gergedanlarlar var kimi beyoğlunda punk renklerinden makyaj yapmış yatar yapıkredi kitapevinin basamaklarında, kimi fatih de arap çöl adamı ve kadını kostümü ile dolaşır.Kimi bronz teni ve marka makyajı dolaşır akmerkezde,kimi plazalarının en üst katında viskisini yudumlarken cnn seyreder nolacak bizim yatırımların hali diye. kimi kapalı çarşıda dolaşır figüran kostümüyle.Herkes bir rol oynuyor kimin yazdığı belli olmayan absürd bir senaryoda… Tek tip kıyafeti üstüne giyince tek tip düşünceyi de giyiyorsun beynine… ister bu giysi paristen,milanodan gelsin ister hindistandan,mısırdan.

    Çürük elmaya dönüyor beynin,yüreğinle birlikte.Çürümek normal,direnmek anormal oluyor

    Çürük elma olmak “in,” çürümeye direnmek” out”

    Ve saldırıyorsun tek tip çürük elma kostümü giymeyene seni bilmemne renkli ideolojik insan seni..seni demode,trendsiz, sanatsız,ahlaksız,……….sız seni.
    sen gergedanlaştıramadıklarımızdan mısın ?
    sen yoksa Ionescu nun gergedanlar adlı tiyatro eserinimi okudun, daha kötüsü bu tiyatro oyununumu daha önce mi seyrettin mi ki böyle çok güzel başarıyorsun çürük elma olmayı.
    elma dersem çık,
    çürük elma dersem sakın ortaya çıkma dersem bu saklambaç oyunu biter mi?

  • Erkan Ablay
    Şubat 7, 2011

    Sayın Hocam,

    Ben çürük elmaların kendilerinin çürük elma olduklarını bilmemeleri toplumumuz için çok büyük sorun. Çünkü herşeye zamanla öyle kulplar bulunmuş ki yapılan haksızlığın aslında çok ulvi bir amaç doğrultusunda yapıldığı düşünülüyor. Bu da bana daha dün izlediğim AGORA filmini anımsattı. 4. yüzyılın İskenderiye’sinde hristiyanlar tarafından yağmalanan kütüphaneden kaçırabildiği birkaç yazmayla dünyanın elips şeklinde olduğunu keşfeden bir kadını daha keşfini açıklayamadan cadı olduğu gerekçesiyle taşlayarak öldürüyorlardı. Dünyanın elips olduğu ise 1200 yıl sonra 17. yüzyılda resmi olarak bulunuyordu.
    Çürük elmaların kendinden çok doğduğu ağaca bile ne denli zarar verdiği rahatlıkla görülebiliyor.

    Saygılar

  • Oğuz Bekemler
    Şubat 8, 2011

    Sevgili Salim,
    Bu yazından etkielmdim. Bu yazın üzerine uzun uzun düşündüm. Kendimi sorgulamaya aldım ve çürük elmalara karşı ne yapabiliyorum?, beni de çürütmelerine mani olabiliyor muyum? gerçekten çürük elmalar erken gidiyor mu? diye….Beni de çürütebiliyorlar mı diye bakınca yok o kadar değil, peki birşey yapabiliyor muyum diye bakınca oda pek mümkün olamamakta, sonuncusu ise gerçekten çürükler erken gidiyor mu diye bakınca, evet tabiatın gereği erken gidiyorlar ama etrafındaki en azından bir elmayı daha çürüterek. Neticede bulaşıcı hastalık gibi yayılarak ilerleyebilmekteler. Toplumun insan kalitesi yükselmedikçe, toplum kaliteli insana gereksinimini idrak edemedikçe ve kafasını kaldırıp da çürüklerin bulaşarak yayılmasına mani olamadıkça netice olamayacak. Tek çare çevremizdeki elmaların çürümemesi için koşuşalım, ışığımızı saçalım ve etrafımızdaki daireyi olabildiğimizce genişletelim. Uzun ve sabır gerektiren bir yol, ama değer…
    Sevgiyle kal.
    Oğuz

  • NEJAT KENAN ÖZGÜLER
    Şubat 8, 2011

    ah be hocam,
    canım hocam,
    biz çürükleri ayıklamaya çalışırken sepetin dibini çıkardılar…
    şairin tamamen unuttuğum (utanıyorum bundan) bir dörtlük geldi hatırıma,
    mealen aktarıyorum:
    “her şeyin apaydınlık olduğu o güzel günlere özlemimiz vardı, kazanmaktan söz eden kim? dayansak yeter…”
    saygılarımla…

    Ne düşünüyorsun?

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir