Zenginlik oldum olası hepimizin başına “dert” olan kavramdır. “Nasıl bir zenginlik” meselesi yaşam boyu hepimizi meşgul etmiştir. Zenginlik üzerine yazılan kitapların, verilen tavsiyelerin haddi hesabı olmadığına hepimiz tanık oluyoruz. Hangimizin belleklerinde; “Ah bir zengin olsam” (Fiddler on the roof) şimdiki zamanla gelecek zaman arasında zenginliğin süslediği hayallerin somut bir yansıması olarak yaşamımıza hem müzikal hem de film olarak yer etmedi ki?
Oldum olası zenginliğin temel ölçütü belleklerimize “para” ile kazındı! Hep bu zenginliğin peşinden koştuk yıllarca. Üniversite yıllarımızı, diplomayı aldıktan sonra “nasıl zengin olacağımızın” hayalleri işgal etti. En çok parayı nerede ve nasıl kazanabilirdik?
“Çok” olan para neydi acaba?
Herkes “çok paranın” karşılığını bir kağıt parçasına yazmaya kalksaydı birbirimizden ne kadar farklı dünyaların insanı olduğumuzu görebilir miydik?
Çok para için zenginliğin peşine düştüğümüz yaşam bizi; ailemizden, dostluklarımızı doyasıya yaşamaktan, sanat dünyasının derinliklerinden alıkoymadı mı? Bunları hiç zenginlik hesabımızdan düşmeye kalktık mı?
Herhalde “borçlu” çıkardık!
Nedense “zenginliği” ve “mutluluğu” hep gelecekte aramakla ilgili bir gündemimiz oldu.
O mutluluk ki;
Bizi “zengin” edecek.
Mutluluk “satın alınabilir mi ki” zenginliğin göstergesi olan bir para birimi gitsin bir yerden alabilsin!
O zenginlik ki;
İçinde “mutluluğu” barındırsın!
Para ile zengin olmanın dayattığı mutluluk sade, naif bir mutluluğun yerini tutabilsin.
Gelelim bu satırları yazmama neden olan “mutluluğuma”…
Beş yıldır ders verdiğim Bahçeşehir Üniversitesindeki son dersimi yaptım bugün.
40 öğrencim.
Hepsi pırıl pırıl.
Gözleri gelecekte… Hepsi yaşamda “is” değil “iz” bırakmaya aday.
Ben hep oldum olası, dostlarımla, arkadaşlarımla, eşimle, kızımla zenginleştim. Çok da zengin hissediyorum kendimi.
Haluk Gürgen hoca –biraz da arkamdan itekleyerek– ders vermem için baskı yaptığında da bu hesabı yaptım. Yıllarca, dostluğundan, arkadaşlığından, vizyonundan zenginleştiğim Haluk Gürgen hoca beni bir başka zenginlik alanına götürüyor dedim kendi kendime.
İnsan öğrencileri ile zenginleşir mi?
Hem de çok!
Her birinden yaşama dair çok şey öğrendim bugüne kadar.
Ufkumu açanlar da oldu, “ders” verenler de.
Bu dönemki ödevlerinden biri “el yazıları ile bana mektup yazmaları ve postaya verip göndermeleri” idi. Her bir mektup bir yaşam dersiydi. Yaşamımın sonuna kadar özenle saklayacağım her birini. Onların değerleridir bizi gelecekle buluşturan.
O dokudur sözcüklerde yaşamı anlamlandıran.
O masum bakışlardır yaşamın en büyük kazıklarının altından büyük bir özgüvenle kalkmaya ve “sıfırdan başlama aday” olan.
O içten duygulardır bugün cüzdanlarının bir köşesine sıkıştırdıkları ve yaşam boyunca yanlarından ayırmayacakları konusunda söz verdikleri “etik kurallarını” yansıtan…
Bakışlarındaki o güzel ifadelerdir mutluluğu gelecekte değil hemen oracıkta;
Derste sunum yaparken…
Ödev gereği bir müzeyi gezerken…
Bir profesyonel yönetici ile görüşme yapabilmek için kırk takla atarken…
Bir sivil toplum kuruluşunun itibarını nasıl yönettiği ile ilgili mülakat yaparken…
Ya da üniversite sıralarında olmalarına karşın özgeçmişlerinde sahip oldukları zenginliği nasıl yansıtabilecekleri ile ilgili geceleri uykuları kaçarken yakaladıkları!
Benim zenginliğime zenginlik katan öğrencilerime teşekkür ediyorum.
Onların da günün birinde zenginliklerinin böyle tadını çıkarmalarını diliyorum.
Çünkü;
İşte böyle zengin olunur!
Seda Can
Mayıs 23, 2012Sizin öğrenciniz olmak gerçekten çok büyük bir onurdu, yazıyı okurken çok duygulandım ve sizi şimdiden çok özledim. İyi ki Haluk Hocamızı kırmayıp sizi tanımamıza fırsat vermişsiniz. Sizden o kadar çok şey öğrendim ki, kalkıp buraya tek tek yazsam sayfalar yetmez. Ama herşey bir yana, bize olabileceğimiz en iyi şeyin ‘insan olmak’ olduğunu, bunun paha biçilemez bir zenginlik olduğunu öğrettiğiniz için tekrar ve tekrar teşekkür ederim. Bu gün de söylediğim gibi bu bir ‘veda’ değil, aksine yepyeni bir başlangıç. Bundan sonra sık sık kapınızı aşındıracağımı belirtmek isterim 🙂 ve buradan bizlere sizi tanıma fırsatı sunan hocamız Haluk Gürgen’ e minnetlerimi sunarım
oğulcan şişman
Mayıs 23, 2012Sizin gibi kıymetli bir hocadan dersler alarak zaten hayata zengin bir stajla giriş yapmış olan 40 öğrencinin bunun farkında olmalarını dilerim.
Hocam her karşılaşmamızda bize de zenginlik katıyorsun iyi ki varsın seni seviyoruz.
Figen&Oğulcan Şişman
Kardelen Güner
Mayıs 24, 2012Değerli Hocam ,
bütün emeklerinize , ilginize , sonsuz saygı ve sevginize çok teşekkür ederim. Siz bize hep farklıyı işaret ettiniz. İnsan olmanın her şeyin üzerinde olması gerektiğini öğrettiniz. Ben sizin gibi bir büyüğe, bir hocaya sahip olduğum için çok şanslıyım. Ümit ediyorum ömür boyu hep mutlu olursunuz ve bizi unutmazsınız.
Bülent Yılmaz
Mayıs 24, 2012Hocam,
İnsanoğlu bilgiyle olan serüveninde kah insanlık onurunu yüceltecek adımlara imza atmış kah atom bombası eliyle bilginin şeytanlaştırıldığı, insanlık adına karanlık sayfaların faili olmuştur. Yakın tarihte ve hatta günümüzde biliyoruz ki gerek sosyal bilimlerde gerekse diğer bilim alanlarında bilgi eger sağlam bir ahlaki zemin üzerinde yükselmemişse son derece korkunç sonuçlara yol açabilmekte. İşte bu nedenle bilgili olmak ile bilge olmak arasında çok ama çok büyük bir fark var.
Bilgili olmak ile bilge olmak arasındaki o devasa fark nedir diye sorsalar diğer hocalarımla sizin aranızdaki fark derdim. Şöyle bir geriye baktığımda tanımış olmaktan onur duyduğum, beni sadece bilgisiyle değil o bilgiyi sunuş şekli, vizyonu ve ahlaki derinliğiyle son derece etkileyen şahsınızdan bundan sonra yararlanamayacak arkadaşlar için içten bir üzüntü duyuyorum.
Halkla İlişkiler mesleğine dair ülkemizdeki muğlaklık akademide dahi netleşmiş değildir. Bırakın akademiyi aynı fakültenin hocalarının dahi üzerinde uzlaşamadığı bu muğlak kavramı ve onun icra mantığını zihnimizde ve yüreğimizde netleştirip, eğitimini aldığımız mesleğin saygın bir öz kazanmasına vesile olduğunuz için size ne kadar teşekkür etsek azdır.
Eğer elimde bir imkan olsaydı bu mesleğin icracılarının adını sizden sonra “Kurumsal İtibar Uzmanları” olarak değiştirirdim. Belki böylece bu mesleği ruhen tekamül edememiş birileri atom bombası yapmak gibi teknik bir meseleye indirgeyemezdi. Belki mesleğin adındaki itibar kelimesinin ağır sorumluluğunu hissederek bu alanın uzmanı olduğu iddiasındaki birileri değişime önce kendilerinden başlarlardı.
Siz gerek hocalığın, gerek insanlığın, gerekse PR mesleğinin öyle tumturaklı akademik sıfatlarla değil hepsinden önce tekamül edebilmiş bir ruha gereksinim duyduğunu hepimize öğretmiş bir değersiniz.
Bu mesleği icra ederiz ya da etmeyiz. Ancak hangi işi yaparsak yapalım sizin öğrettikleriniz ayrıntılarda gizlenmiş şeytanı görebilmemizi sağlayacaktır. Sürekli vurguladığınız sorumluluk bilinci içinde yaşadığımız dünyayla, iş yaptığımız insanlarla ve hatta hiçbir çıkar ilişkimizin olmadığı kişilerle olan ilişkilerimizde bizlere güçlü bir ışık olacaktır.
Sizi tanımak büyük bir onur. Başarılarınız, doğa ve insan sevginiz hiç bitmesin.
Sevgiyle
Salim Kadıbeşegil
Mayıs 24, 2012Sevgili Bülent
Bu övgü dolu sözcüklerine lâyık mıyım gerçekten bilmiyorum.Ancak, bu işi kendime bir misyon edinmişim galiba.Benim gerçek zenginleşmemi başta kızım Pırıl olmak üzere hep gençler sağladı. Örneğin, Pırıl’ın aklı olmasaydı o kitaplar olmayacaktı. O kitaplar olmayınca belki sizlere ulaşamayacaktım. Bu nedenle sizler, her biriniz, benim için özelsiniz. Özel kalmaya da devam edeceksiniz:-)
Sevgiler
salim
Canan Özyavaş
Mayıs 24, 2012Değerli Hocam,
Ben okuldan öğrenciniz değilim ama sizi okul dışı verdiğiniz eğitimlerle tanımış olmanın ayrıcalığını yaşıyorum. Bana ulaşan her yazınızı okurken farklı yerlere gidiyor, daha farklı düşünüyor ve duygulanıyorum. Hayat misyonunuz benim ufkumu açıyor ve yaşamımı yönlendirmemde birçok şey kazandırıyor. Ayrıca ben bir anneyim ve ileride oğlumunda sizin gibi insanlarla karşılaşmasını umarak başarılı olan hayatınızın kat kat artan başarılarla devamını diliyorum.
Saygılarımla,
Canan