Bazı insanların hayatlarında “bazı” insanlar vardır. Bu insanlar “o” insanların iyi günlerinde, kötü günlerinde onlara “rehberlik” ederler. Enerjileri ile yaşama “kök” salarlar. Roberta Fonseca son yıllarda benim hayatımda yaşama enerji depolayan ender insanlardan biri. Şans eseri, belki de hiç bir zaman gerçekleşmeyeceğini düşündüğüm bir olayı yaşadım. Ne diyeyim… Çok ama çok mutlu oldum!
Roberto Fonseca ile birkaç yıl önce Cihangir’deki Opus isimli müzik mağazası tanıştırdı beni. Marcia konserinin dvd’sini dinlememi istediler.
Ve tam 12’den vurdular. O günden beri gündemimden hiç düşmedi. Kaç tane dvd’sini alıp kaç dostuma dağıttığımı bile sayamadım. Kabataş’taki ev/ofisimde “Roberto Fonseca” geceleri düzenler buldum kendimi. Trans halinde izliyorduk müziğini, sahne performansını…Tek kelime ile müthiş, müthiş, müthiş…
Annemin dediği gibi “yaşam bir sanatsa Roberto Fonseca o sanatın ta kendisi oldu birdenbire”…
1975 Havana/Küba doğumlu sanatçının babası baterist. Annesi profesyonel şarkıcı. Hatta son albümlerinden biri olan Zamazu’da giriş şarkısını söylüyor. Kardeşleri de uluslararası üne sahip müzisyenler. Şansını önce vurmalı çalgılarda denemeye kalkan ancak 8 yaşında piyano ile arkadaş olan Fonseca 15 yaşında iken Havana Jazz festivalinde seyirci karşısında ilk ciddi sınavını veriyor. Küba’da konservatuvarda müzik eğitimi alan hatta Master’ı olan Fonseca şansını uluslararası ortamlarda denemeye karar veriyor. Ibrahim Ferrer başta olmak üzere Cachaíto López, Manuel Guajiro Mirabal ve Manuel Galbán gibi efsane isimlerle 400’den fazla konsere giden sanatçı Buena Vista Social Club projesinin de önemli aktörlerinden biri.
Bu deneyimlerin ışığında kendi tarzını oluşturan Roberto Fonseca’yı anlamak ve neden bunu blogumda yazdığımı yorumlamak için “Llego Cachaito” dinlemek gerekiyor.
Bu gece onu dinlerken neler geçti aklımdan:
Müziğe olan tutkusu…
Piyanosuna birlikte yaşam yolculu yaptığı bir sırdaş, arkadaş ve hatta kardeş titizliği içinde dokunması…
Her bir notayı vuruşunda yüzünde o notanın çıkardığı sese uygun bir ifade ile o tını ile sarılıp, kucaklaşması…
Yaptığı bestelerin son derece basit, sade olmasına karşın sahne performansını paylaştığı arkadaşlarının katkıları ile bu basitliğin ve sadeliğin istenirse nasıl kimsenin erişemeyeceği bir zenginliğe dönüştürülebileceği…
Liderlik konferanslarında sözde “guruların” verdiği nasihatların ötesinde yaşamın içindeki gerçek liderliğin izleyicilerin karşısında ne kadar etkin, sıcak ve sonuç odaklı yönetilebileceği…
Tevazu sözcüğünün sözlük karşılığı…
Dahası; sahnede tüm dokuları birbiri ile sarmaş dolaş olmuş ve yaptıkları işten eğlenen, mutlu olan, yani kendileri için ürettikleri “yaşam sanatını” paylaşmayı becerebilen insanlar!
Bir daha nerede, ne zaman Roberta Fonseca dinleme şansım olabilir bilmiyorum.
Ama, hayatımda gerçekleşmesini çok istediğim bir olayı hem de tesadüfen
önceden planlamaksızın yaşadım. Mutlu oldum. Ötesi var mı? Darısı her birinizin başına…
Günü yaşarken kendimizi mutsuz decek o kadar çok şey yaşıyoruz ki herkesin hayatında “teneffüse” çıkabileceği bir Roberto Fonseca olmalı!
alben
Kasım 23, 2012“Liderlik konferanslarında sözde “guruların” verdiği nasihatların ötesinde yaşamın içindeki gerçek liderliğin izleyicilerin karşısında ne kadar etkin, sıcak ve sonuç odaklı yönetilebileceği…” bayıldım bu saptamaya. ve hissettim hissettiklerinizi. çok mutlu oldum sizin için….
Saynur
Kasım 23, 2012Hocam yazınıza kalbi latin amerikada özellikle de kübada atan biri olarak bayıldım. Roberto Fonsecayı daha önceden keşfetmiş biri olarak da bi ayrı keyif aldım yazınızdan 🙂
Sevgiler.