Ödev yapan öğrenciler sordu; bize üç kelime ile “başarıyı” tanımlayın!
Bugüne kadar başarı kavramı üzerinde epey tartışmışlığımız var. Özellikle başarıyı “para” ile ölçümleyenlere karşı net bir duruş sergileyebilmek için derin sularda yüzdük.
Bir yarışı – maçı kazanmak…
Üniversiteye kapağı atabilmek… Üniversiteden mezun olmak. Sonrasında “bir baltaya sap olmak” adına işe girebilmek…
Kariyer basamaklarında yükselmek… Müdür, genel müdür olabilmek!
Çok para getirecek bir sözleşme imzalamak.
Toğrağı sürerken petrol bulmak.
Krizlerde dolara yat
ırım yapmak, kriz sonrasında parayı har vurup harman savurmak!
Siyasete girmek; ilçe başkanı, milletvekili, genel başkan hatta başbakan belki de cumhurbaşkanı olmak!
Lincoln Center’da saz çalmak.
Başarı mıdır?
Yaşamın hangi kesitinde, elimizde ne bulunduğu ile yetinmek zorunda kalmak “başarı” mıdır?
Geçmişe öykünmek ya da geçmişin kırık merdivenlerinde “ah” lar çekip aslında ne kadar başarılı olabilecekken…
Karşımıza çıkan engelleri aşmadaki beceriksizliğimizin faturasını çıkardığımız kişilerin başarılarının gölgesinde kalmış olma korkusu…
Bir şekli ile elimizdekilerle yetinmemizi mi sağlıyor?
Ben kendi hayatımdan vereyim üç başlık altında öğrencilerimle paylaştığım “başarının” ne olduğu ile ilgili görüşümü…
Öncelikle “büyük resmi görmek”; hangi işi yapıyor olursak yapalım mutlaka bir yerde bir büyük resim vardır.
Bu resmi görmek kısa ve uzun vadede doğruyu yanlışı birbirinden ayırt eden kriterlerin net olarak görünmesini sağlayacaktır.
Örneğin insanoğlu 1800’lu yıllarda fosil bazlı yakıta meraklandı. 130 yıldır yerin binlerce kilometre altından bin bir zahmet, para ve kaynakla bu fosil yakıtı “enerji” adı altında “gelişmişlik” simgesi olarak benimsedi.
Uğruna savaşlar yapıldı. Milyonlarca insan canından, malından, yurdundan oldu. Üstüne üstlük geldiğimiz noktada görüyoruz ki karbon emisyonlarının ana kaynağı olması nedeniyle ozon tabakasını deldik. İklim değişikliklerine neden olduk. Ve sonuçta yaşamın sürdürülebilirliğini büyük bir tehlike altına soktuk.
Şimdi bu bağlamda, başta devletler üstü konumları olan dev petrol şirketleri olmak üzere fosil yakıt bazlı alanlarında faaliyet göstererek elde edilen kazanımlara “başarı” diyebilir miyiz?
Küçük resimlerle oyalanmak kolaycılıktır.
Kaytarmacılıktır.
Kısa günün kârına oynamak gerisini umursamamaktır.
Önemli olan büyük resmi görebilmek ve onun içinde bir konumlama elde edebilmektir.
Başarının ikinci göstergesi, onun “size ait olması” ile ilgilidir.
Size ait olmayan kazanımlar başarı değil “puan” almaktır diyebiliriz. Çok kötü oynadığınız bir futbol maçının son dakikasında rakip takımın kendi kalesine attığı gol ile maçtan galip ayrılmak “başarı” değildir!
Başkalarında olmayan ama sizde olan “şey” ile elde edilen kazanım başarıdır!
Bu bilgi ve el işçiliği ile elele giden bir “şey”dir!
Çok iyi bir marangoz olabilirsiniz, elinize kimse su dökemez olabilir ama bunun arkasında bilgi ile işlenmiş ve sadece size ait bir kurgu varsa o işte “başarıdır”.
Taklit edilmek, kopya edilmek bu nedenle güzel bir “şey” dir!
Üçüncü başarı kriterim maddi bir beklenti içinde olmadan “paylaşmaktır”! Deneyim, birikim, bulgu her ne var ise bunları saklamak kişisel olarak insanın kendisini zenginleştirebilir ama yaşamın kalitesi ancak paylaşım olduğu sürece artar.
Paylaşım kurgusunun içine beklentiler girerse paylaşımın kalitesi düşer.
İçi boşalmaya başlar.
Egolar devreye girer. İlişkilere zarar verebilecek davranışlar, paylaşılan birikimin önüne geçmeye başlar.
Bu nedenle “başarı” bir beklenti olmadan öylesine paylaşmayı bir yaşam tarzı haline getirmiş insanlarda daha nettir. Paylaşarak zenginleşmek yaşam kalitesini artırır. Yeni paylaşım alanları açar.
Peki “başarı” ne getirir?
Tabii ki “mutluluk”… Başarılı insanlara bakın onlar mutludurlar.
Yasemin
Temmuz 3, 2015Salim Bey,
Elinize sağlık, kaleminize sağlık…