Ülkemizde Prof. Dr. Acar Baltaş‘ın bilgi, birikim, gözlem ve eğitimlerinden esinlenmemiş hemen hemen hiç bir yöneticinin olmadığını iddia etmek çok da abartılı bir iddia olamaz sanırım. Uzun yıllara yayılan dostluğumuz süresince damıtılarak bir kasede biriktirdiğimiz entelektüel zenginliğini yudum yudum içerek onun engin gözlemleri ve bilgisinden nemalandık.
Özellikle “liderlik” meselesi onun özel ilgi alanıdır desek diğer yetkinliklerini kıskandırmış olur muyuz acaba? Son yazısı “Çağdaş Liderlik” sanırım tam bir yeni yıl hediyesi kıvamında. İyi okumalar.
Çağdaş Liderlik
Liderlik en kısa ve sade tanımıyla etkilemektir. Bu da ilişki kurarak gerçekleşir. Liderlik ve yöneticilik birbirinden farklıdır ancak ortak paydalarında çok geniş bir kesişme alanı vardır. Bu alan, başkaları aracılığıyla sonuç almaktır. Bu yazıda konu edeceğimiz liderlik ve yöneticilik özellikleri, bazı küçük farklılıklar gösterse de, iş, spor, sivil toplum veya siyaset alanındaki bütün lider ve/veya yöneticileri içine almaktadır.
Alışılmamış bir hızla değişen bir dünyada yaşadığımızı biliyoruz ve bu durum herkesi etkiliyor. Çocuklarını yetiştiren anne ve babalar, sosyal ilişkilerini sürdüren ev kadınları da bu değişikliklerden etkileniyor. Ancak sanıyorum en büyük zorluğu iş hayatı içindeki yöneticiler yaşıyor. Yöneticilik pozisyonunda olan bir kişinin, yönetim alanındaki tutumu ve tarzı, kendi geçmiş yönetici örneklerinden, zaman içinde kazandığı bilgi ve deneyimlerden kaynaklanır. Ancak bu bilgi ve örnekler, büyük çoğunluğu geçerliliğini yitirmiş olan dünün dünyasına aittir. Bu nedenle yarının dünyasını kuracak olan bugünün gençlerini, aynı anlayışla yönetmek ne anlamlı, ne de gerçekçidir. Özel sektör, özellikle de kurumsal şirket yöneticileri bu değişime ayak uydurmak için çaba harcıyorlar ancak son yıllarda giderek artan ölçüde kamu üst düzey yöneticileriyle çalıştığım için benzer anlayışı orada gördüğümü söyleyemem. Kamuda, çok kritik görevler yürüten ve genç çalışanlarının katkısına en çok ihtiyaç duyan yöneticiler, “bir yöneticinin sert, çekinilen, korkulan” biri olması gerektiği inancını taşıyorlar. Hatalara tahammülsüz olmak, yanlışlara odaklanmak, bağırarak ve kızgınlık göstererek yönetmek ve astları sindirmek, yaygın bir uygulama gibi gözüküyor. Bunun doğal sonucu olarak, astlar sorumluluk almıyorlar ve kendileri yönetici olduklarında benzer kalıbı izliyorlar.
Liderlik anlayışındaki en temel değişiklik, liderin odak noktası ile ilgilidir. Liderin insanlarla ilgili olması gerekir, yönettiği astlarının da sonuçlarla. Eğer bir lider insanlarla aşağıda sıraladığımız gibi ilgilenirse, birlikte çalıştığı astları beklenen sonuçları getirmek için üzerlerine düşeni yapmaya ve fazladan çaba göstermeye istekli olacaklardır.
Neler değişiyor?
Gerek son yıllarda katıldığım yurt dışı toplantılarındaki izlenimlerimden, gerekse Türkiye’de yönettiğim toplantılardan ve gözlemlerimden yola çıkarak yöneticilik ve liderlik alanındaki büyük kaymaları (değişimleri) şöyle sıralayabilirim:
- Geçmişte kabul edilen yönetici tutumu astlarıyla arasına mesafe koymak ve onlarla yakınlaşmamak temeline dayanırdı. Günümüz liderlik anlayışı, etkileme özelliğini ilişki kurmak temeline dayandırdığı için, liderin yaklaşılabilir ve ulaşılabilir olması gerekiyor.
- Eski anlayışa göre liderlerin iyi konuşması ve güçlü hitabet yeteneğine sahip olması beklenirdi. Günümüz liderlerinin de kendilerini iyi ifade etmesi bekleniyor ancak doğru soruları sormak ve dinlemek daha önemli bir özellik olarak görülüyor. Bu nedenle kendi seslerine aşık ve her konuda söyleyecek sözü olduğuna inanan liderler sıkıcı bulunuyor ve düne ait sayılıyor.
- Geçmişte bir yönetici veya lider için önemli sayılan bir özellik öğretmek, anlatmak, ders vermek ve astlarını bu yolla geliştirmekti. Günümüzde bunun yerini, sormak, buldurmak ve söyletmek aldı. Bu nedenle koçluk en önemli yöneticilik özelliği olarak yıllar içinde giderek artan bir önem kazandı.
- Hangi alanda olursa olsun eski liderlik anlayışı, “ne yapılacağı ve nasıl yapılacağına” odaklanırdı. Bu nedenle astların gerekli olanı yapmaları için baskı görmesi, biraz korkmaları ve çekinmeleri gerekirdi. Bu nedenle liderden beklenen “gücünü göstermesi” ve güçle yönetmesiydi. Günümüz liderinin ise güçle değil, “neden” sorusuna yükleyeceği anlam duygusuyla yönetmesi gerekiyor. Misyonla yönetmek liderlik anlayışındaki en büyük zihniyet değişikliğine yol açmıştır.
- Geçmişte liderler kendi özelliklerini ve yönetim anlayışlarını açıklar ve astlarının buna uymasını beklerlerdi. Günümüzde ise liderlerin birlikte çalıştıkları insanları güçlü özellikleri, değerleri ve hayat yolculuklarıyla tanımaları ve onları genelleyerek değil bireyselleştirerek yönetmeleri bekleniyor. Bu da her kişiyi tanımak için özel zaman çaba gerektiriyor. Ben bunu her çiçek ve bitkinin ayrı bir özen ve bakıma ihtiyaç göstermesinden hareketle “bahçıvan” ilkesi olarak adlandırıyorum.
- Günümüz liderlerinden beklenen özelliklere en son eklenen nitelik birleştiriciliktir. Bu Amerika’da moda olduğu gibi sadece renk ve ırk farklılığını işaret etmez. Birleştiricilik özelliği, kurum veya topluluk içindeki yaş, eğitim, geçmiş, cinsiyet, inanç, köken farklılıklarını, onların birikimlerinden yararlanacak ve katkılarını ortak amaç etrafında odaklayacak bir anlayışla yönetmektir.
Bir lider yönettiği kişilerin potansiyelini performansa yansıtabilmeli ve bu kişiler gücü temsil ettiği için mecburen değil, ilham verdiği için gönüllü olarak onu izlemelidir. Bunun için liderin izleyicilerini kollaması, empati sahibi olması, onlara ve duygularına değer vermesi gerekir. Böyle bir lider güven verir. Güven en temel ihtiyaçtır. Kadınlar, yukarıda sıralanan nitelikler göz önüne alındığında, günümüz liderlik anlayışı açısından doğal yapıları gereği daha şanslıdır. Ancak kadınların önlerinde iki engel vardır. Birincisi erkeklerden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilmek; ikincisi de erkekler gibi davranmaya özenmektir. Birinci engeli ortadan kaldırmak için pozitif ayrımcılık yönünde adımlar atılmaktadır. İkinci engel ise ancak kadınların farkındalıklarını geliştirerek ortadan kaldırabilecekleri bir durumdur. Kadın yöneticiler ve liderlik konusunu gelecek yazının konusu yapmak istiyorum.
Sonuç
Görüldüğü gibi çağdaş liderlik, birinci ve ikinci dünya savaşlarında yer alan rütbeli ve rütbesiz askerlerin iş hayatına girmesiyle sivil hayata uyguladıkları komuta ve kontrol anlayışının çok ötesine geçmiştir. Tarım ve endüstri devrimlerini geride bırakarak bilgi çağına ulaşmış ve robotik devrimin arifesindeki dünyayı yönetecek olan çağdaş lider ve yöneticiler, geçerliliğini yitirmiş dünün örneklerinin ötesine geçtiği bir liderlik anlayışının temsilcileri olacaklardır
Ne düşünüyorsun?