Digital Report’ta yayımlanan yazımı paylaşıyorum.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgale kalkışması birçok uluslararası sorunla birlikte gündeme “teknolojinin” bu savaştaki konumunu ve rolünü getirdi. Tabii ki konu sadece Rus ve Ukrayna’lı teknoloji geliştiricileri ve uygulayıcıları ile sınırlı değil. Küresel çapta savaş içindeki gelişmelere ellerindeki teknoloji ile “saf” tutan tarafların olduğu medya sayfalarına yansıyor. Bu da aklımıza şu soruların takılmasına neden oluyor; teknolojinin vatanı, milliyeti olur mu? Belki bu teknolojiyi geliştirenlerin yaşadıkları toplumla olan kültürel bağları nedeniyle işledikleri bilginin çıktısı o ülkenin milliyetinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Ama şurasını biliyoruz ki internetin ebeveyn konumunda olduğu dijital dünyada bilginin işlenme ve geliştirilme süreci o sürecin en başındaki “adımı atanı” bile şaşkınlığa uğratabiliyor. Çünkü bilginin sahipliği “küreselleşiyor”.
Aslında teknolojinin vatanı ve milliyetçiliğinin nasıl şekillendiğini anlayabileceğimiz en güzel örnek “Anonymous” grubu. Yani dünyanın en büyük “Hacker” grubu. Vatanını ve milliyetini bilemeyeceğimiz Wikipedia’da bu grupla ilgili şöyle bir bilgi var:
“Anonymous, çeşitli siyasi olayları, genellikle devlet teşkilatlarına ait sitelere saldırılar düzenleyerek protesto eden bir hacktivist grubu ve Dünya’nın en büyük hacker topluluğudur.[1]
Konsept önceleri esnek bir uzlaşmayla belirlenmiş bir amaca doğru, koordineli bir şekilde öncelikli olarak eğlence odaklı, herhangi bir ad kullanmayan bir çevrimiçi topluluk tarafından da kabul edilmiştir. 2008 yılından itibaren, giderek işbirliği ile yapılan uluslararası internet saldırıları, önceden bildirilmiş protestolar ve genellikle sinema ve telif hakkıyla korunan diğer eserlerin ticaretini yapan firmaların korsan yayın karşıtı kampanyalarına karşı diğer eylemler ile anılır hale geldi. Eylemler, kendilerini ‘Anonim’ olarak tanıtan kimliği belirsiz kişiler tarafından yapılmaktadır.”
“Biz Anonymous’uz. Orduyuz. Affetmeyiz. Unutmayız. Bizi bekleyin.”
Putin’in işgal kararından sonra Anonymous’ın Rus ve Belarus Devlet Dairelerine, medya ve ilgili diğer kamu sitelerinde 2,500’den fazla saldırı gerçekleştirildiği kaydediliyor. Bu saldırıları gerçekleştirenlerin milliyetlerinin ne olduğunu tartışmak bir zaman kaybı.
Sıcak savaşlar göstermiştir ki savaşan taraflardan birinin ilgili ülkenin savunma, maliye, sanayi gibi bakanlıklarını teknoloji ile işlevsiz hale getirmek bir nükleer silahla verilebilecek zarardan çok daha büyük bir hasara neden olabilir. Bankalarını “esir” almak, silah ve mühimmat sevkiyatını “rehin tutmak” teknoloji ile kotarılacak işler. Bunları gerçekleştirmek için “savaşan taraf” olmaya da gerek yok. Belki de medeniyetin unuttuğu ama internet erişimi olan ücra bir köşede “savaşlara karşı” felsefesi ile kendi halinde yaşayan teknoloji tutkunu biri bu işi pekala gerçekleştirebilir. Bir kurum ve çıkarı olmasına bile gerek yok.
Tarih içinde geliştiricileri ile birlikte anılan teknolojinin ikametgah adresi olarak bazı ülkelerin adları kayıtlara geçmişti. Örneğin Osmanlıların seferlerinde Macar topçularının döktükleri toplar savaşların sonucunu belirleyebiliyordu. Tıpta kuduz aşısını bulan mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur, Fransız idi. Röntgen adını Alman fizikçi Wilhelm Conrad Röntgen’den almıştı. Ama; radyoaktiviteyi bulan ve bu araştırmaları sonucu Nobel Ödülü’ne layık görülen Marie S. Curie’i Leh-Fransız olarak tanımlıyoruz. Atom bombasının geliştirilmesi ile ilgili Hitler Almanya’sından ABD’ye kaçan bilim adamlarının çalışmaları geliştirdikleri teknolojiyi Alman veya Amerikan olarak kayıtlara geçirmediler. Yani bu buluşların mucitlerinin hangi milliyetten oldukları bir dereceye kadar o buluşlarla ilişkilendirilebiliyordu.
Dijital pazar milliyetleri sıfırladı mı? Tek bir cevabı olamayacak bir soru. Her şeyden önce dijital dünyanın “iş birliğine” açık olması ve tanımında da hangi milliyetten geliştiricilerle bu iş birliğinin yapılabileceği diye bir kural yok. Ama farklı iş birliği alanlarında ortaya çıkaran teknolojinin de birbirine üstünlük sağlamak adına kendi aralarında bir “savaşa” tutuşacakları da bir gerçek. Şu an Rus ve Ukraynalı hackerlerin hayatı bunun üzerinde şekilleniyor.
Bir de bu savaşa karşı oldukları için Rusya’dan kaçan teknoloji geliştiricileri var. Pasaportlarında “Rus” yazıyor olmasına karşın diz üstü bilgisayarlarını açtıklarında kendilerini bir “dünya vatandaşı” kimliğinde görüyor olabilirler. Resmi raporlara göre Şubat 2022’den bu yana 70 bin teknoloji uzmanının Rusya’yı terk ettiği biliniyor. Bu rakama önümüzdeki günlerde 100 bin kişinin daha ilave olması bekleniyor. Rus gizli servisinin bu kişilerle Rusya içinde ve dışında dostça muhabbet içinde olduğunu söyleyemeyiz tabii. Farklı sorgu teknikleri ile kendilerinin ve ailelerinin tehdit altında olduğu internet ortamına yansıyor. Şimdi bu kişilerin yetkin oldukları teknoloji geliştirme kapasitelerinin aidiyetini Rusya’ya mal edebilir miyiz? Dahası, kaçmak zorunda oldukları ülkeleri lehine sahip oldukları yetkinlikleri kullanmaları ne kadar gerçekçi olabilir ki?
Dijital dünyanın birinci lig oyuncuları blok zincirleri, kripto paralar, NFT’ler gibi yaşamı şekillendiren teknolojik hamlelerin arkasında bir milliyet bulmak boş bir uğraş. Artık biliyoruz ki teknolojinin vatanı olmayacak!
Ne düşünüyorsun?