Birinci Perde
İş hayatı insanın sürekli sırtını sıvazlar. Satır aralarında; onu da yapabilirsin, bunun da altından kalkabilirsin, sakın bunu ihmal etme türünden içi heyecan doludur. Ok yaydan çıkmış işler sırt sıvazlama “sırt kaşımaya” dönüşmüştür.
Hayatımızın direksiyonuna görüntüsü bize benzer ama kararları ve davranışları pek de bize benzemeyen biri oturmuştur artık. Hesapta “kuş uçuşu” hedeflerimizle kucaklaşacağız. Hesapta dedik ama hesap aslında öyle değilmiş dediğimizde kuş uçuşunun “kör uçuşuna” dönüştüğünü anladığımızda sağlığımız, ailemiz ve yaşamı bize bağlayan mutluluklarımız başta olmak üzere bir çok şeyin geri gelmemek üzere gittiğini görürüz. Anlamak ve algılamak için çok geç kalmışızdır!
Yıl 2014…13 Mart… Cihangir… Elimde bir kaç saat önce çektirdiğim akciğer tomografisi filmleri ile oturduğum Sanatkarlar Parkı’nda seyyar ocaktan söylediğim demli çayı bir türlü yudumlayamıyorum. 60 yıllık yaşamın muhasebesini elime geçirdiğim kırmızı kaplı deftere çiziktiriyorum. Çünkü ertesi gün nasıl bir fatura kesileceği sufle edildi.
Çay soğuyor ama dudaklarıma gitmiyor. “Buraya kadarmış” duygusunun ağır bastığı başlangıç dakikalar ilerledikçe “belki de değildirle” yer değiştiriyor! Çünkü çay soğuyor! Belki de “posta kodu” yanlıştır duygusu tomografi filmlerini sorguluyor. Çay soğudukça “yeni bir başlangıç” sayfalardan birinin başlığı oluveriyor. Ama nasıl? Çayın daha da soğuması lazım. 60 yılı buruşturup çöpe atabilecek bir olgunluk ve cesaret gerektiren bir cevabı bulduğunuzda “yolculuk” başlıyor. Çünkü çay soğumuştur. İçilebilir artık!
Ne düşünüyorsun?