İtibar yönetimi ile ilgili sunumlarımda kritik bir soruyu yönlendiriyorum beni dinleyenlere:
- Kimi nezdinde itibarlı olmak istiyorsunuz?
- Hangi özelliklerinizde algılanmak sizi itibar ligine taşır?
Çok belirleyici ve zaten “olmazsa olmaz” diyebileceğimiz bu soruların olması gereken cevapları maalesef uygulamalarda karşımıza çıkmıyor. Genellikle etrafında dolaşılan cevaplar arasında yeteri netlikte tanımlanmayan iş ve dış paydaşlar var, algıda ise kurumsal değerler menüsü sıralanıyor. Oysaki paydaş haritalarında ana belirleyici hem iç hem dış paydaşları, bağımsız olmaları, toplumsal statüleri, kamuoyunun dilini bilmeleri nedeniyle “etkileyici paydaşlardır”. Bunlar, kendi alanlarında “marka” olmuş inluencer’lar, köşe yazarları, akademisyenler, sivil toplum liderleri, meslek örgütleri ve sendika temsilcileri iş dünyasının görüşlerine saygı duyulan isimleri olabilir.
Birinci sorunun cevabı içinde öncelikle bakılması gereken yer iç ve dış paydaşlarımızın kimler olduğu ise hemen yanı başında bu kesimlerin görüşlerini dikkate alacakları “etkileyici paydaşların” kimler olabileceği ile ilgilidir. Bu çalışma bir kerede yapılıp bitecek bir iş değildir! Düzenli aralıklarla güncellenmesi gerekir. Etkileyici paydaşların yüzlerce kişiden oluşan bir liste olamayacağı da açıktır. Az, öz, etkili ve saygın isimlerle tercihan CEO düzeyinde iletişim ve ilişki yönetimi itibar yönetimin beklentileri arasındadır.
İkinci sorunun cevabında ise şüphesiz kurumsal değerler (eğer toplumun beklentilerine uygun belirlenmişse) iyi bir başlangıç noktasıdır. Burada da bu değerlerden derlenmiş “itibar öykülerine” ihtiyaç duyulacaktır. Dolayısıyla etkileyici paydaş olarak belirlenmiş “kanaat önderlerinin” ilgi alanlarına göre iletişim ve ilişki yönetiminde bu öyküler devreye girecektir.
İtibar yönetiminde başarının sırrı “bizim öykülerimizi bizim olmadığımız ortamlarda” çevrelerine aktaran etkileyici paydaşlarımızın ne kadar isabetli belirlendiğidir
Ne düşünüyorsun?