Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

Yapay zekânın itibar sınavı

Yılın ilk aylarında internette dolaşırken gözüme çarpan şu bilgiyi not almışım: “Dünya
Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Riskler Raporu çarpıcı bir uyarıda bulunuyor: Başta
yapay zekâ sahteciliği yani deepfake olmak üzere yanlış bilgi ve dezenformasyon önümüzdeki
iki yıl içinde dünyanın karşı karşıya kalacağı kısa vadeli en ciddi küresel riskler arasında ilk
sırada.” 1

Yapay zekâ ve itibar ilişkisi başlı başına gündem oldu. Özellikle “dezenformasyonun”
konuşulduğu her ortamda ister istemez konu bu başlığa çekiliyor. İnsanlığın ilk çağlardan bu
yana teknoloji ile ilişkisi belki yaşamı kolaylaştıran, konfor alanları yaratan pencereler açtı
ama hepimiz biliyoruz ki aynı teknoloji insanların birbirine ve doğaya zarar vermesi için de
yoğun bir şekilde kullanıldı.

Özellikle 2000’lerle birlikte dört bir yanımızı kuşatan sosyal medya ortamları ile yaşam
yörüngemizde kendi ellerimizle yarattığımız paradigma tam bir kördüğümün içine sürükledi
hepimizi.

Geldiğimiz nokta hiç de yabancısı olmadığımız “rızanın imalatı” dönemine götürdü sanki bizi.
“Trolizm” burada baş rolü oynuyor. Dezenformasyonun ahlak ve değerlerle çatışması
2021’de ABD’de en çarpıcı örneğini gördüğümüz gibi Kongrenin işgal edilmesine kadar
varacak sonuçları gündemimize taşıyabiliyor.

Öte yandan, yapay zekâ aslında masum bir sahne gösterisi ile hayatımıza girdi. 2016 Mart
ayında AlphaGo ile satrançtaki konfigürasyonlardan 264 kez daha karmaşık olduğu ileri
sürülen GO oyunu karşılaşmasında dünya şampiyonu Güney Koreli Lee Se-Dol ‘u 4-1 kez üst
üste yenince rüştünü ispat etmiş oldu. O günden bu yana teknoloji dünyasında yapay zekâya“itibar” kazandıran çok önemli gelişmeler oldu. Teknolojinin gelişiminin geldiği nokta
yaşamın tüm alanlarında DNA’mıza işlemeye devam ediyor.

Temel soru şu: birbirimize güvenmiyoruz yapay zekâya ne kadar güvenebiliriz? Onun da
satır aralarını şöyle okumak gerekiyor: teknoloji, zekâsını ona komuta eden bir insanın
yönlendirmesi ile sonuçlandırırken “güvenilirlik” nerede tanımlanmalı?

İnsanlık yeni bir toplumsal sözleşme arayışı içinde. Kapitalizmin 2008 finans krizi ile kaldırılan
cenazesinden sonra yerine ne konulabileceğine ilişkin girişimler henüz bir sonuç vermedi.
Finansal açıdan dünya bir borç batağında! Doğal kaynaklar 8 milyarı aşan dünya nüfusunu
beslemeye yetmiyor. Diğer yandan adları; Elon, Jeff, Mark, Bill olan birtakım insanlar
devletlerden daha zengin servetleriyle masa altından kural koyan ya da kural tanımaz bir
oyun alanı yarattılar. Çin ve Hindistan geçen yüzyılın başında iflas etmiş konumda olan
ülkeler iken günümüzde tüm dünyayı etkisi altında tutan ekonomi politikalarıyla batı
dünyasında kültür şoku yaratıyorlar. Gelir dağılımdaki adaletsizlik, yoksulluk, açlık, sağlık
sorunları gelecek için umutlanmamızın önündeki engeller. İşte tam bu noktada yapay zekâ
bir itibar sınavı verebilecek mi? Yani, yapay zekâ karşı karşıya olduğumuz bu sorunların
üstesinden gelebilecek mi? Kendisine güvenmemizi sağlayabilecek hangi marifetiyle
karşımıza çıkacak?

Söz gelimi, insan aklının yerine karar alma yetkisini kendinde gören yapay zekâ acaba bugüne
kadar “akıllı kararlar” aldığını söyleyerek gezegenimizi küresel iflasın eşiğine getiren insan
elinden çıkma tahribatı onarabilecek mi? 2 Örneğin Paris İklim Anlaşmasının şartlarına uyum
sağlamayanların düğmesini kapatma yetkisini kendinde görebilecek mi? İnsan hakları
ihlallerinin “yer göstericileri” olan otokrat liderlerin koltuklarını altlarından çekebilecek mi?
Yoksa, kendinden beklenen performansı yerine getirirken insan hakları ihlalleri nedeniyle
sanık sandalyesine mi oturacak?

Pwc’nin yayımladığı rapora göre, çevreye duyarlı yapay zeka uygulamaları, neredeyse Dünya’daki tüm bölgeler için büyük sera gazı azaltma potansiyeline sahiptir. Kuzey Amerika ve Doğu Asya, 2030’da sera gazı emisyonlarını sırasıyla %1.6 – %6.1 ve %2.7 – %4.8 oranında azaltabilir.

Dijital dünyada Yaklaşan Dalga kitabı ile meseleyi enine boyuna tartışan ve aynı zamanda
yapay zekâ teknolojileri alanındaki öncü oyunculardan biri olan Mustafa Suleyman kitabında
“bu teknoloji dalgasının büyük bir bolluk yaratacağını ama öbür yandan da küresel düzenin
temeli olan ulus devleti nasıl tehdit edeceğini anlatıyor. Kırılgan devletlerimiz bir felakete
sürüklenirken, varoluşsal bir ikilemin içindeyiz: Bir yanda hayal bile edemeyeceğimiz
felaketler, öbür yanda da her saniye gözetim ve baskı altında yaşamak şeklinde
değerlendiriyor”.

Suleyman, kitabında yapay zekâ ve sentetik biyolojinin bir araya gelmesiyle meydana gelen
bu teknolojik devrimin, insanlık için yaratacağı fırsatları ve tehditleri üç aşamada ele alıyor:
1. İnsanlık ilk olarak teknolojiyi fiziksel dünyayı manipüle etmek amacıyla kullandı;
2. Daha sonra odak noktamız bilgi işlemeye kaydı;
3. Şu anda ise yeni biyolojik yaşam formlarını yaratma çabasındayız.

İşin içinden çıkamadığımız yer yapay zekânın kontroluna vereceğimiz oyun alanlarında “etik
kirlenme” karşısında nasıl bir tutum sergileyeceğimiz.
Yapılan tartışmaların içinde “vicdan” sözcüğü anahtar kelime olarak servis ediliyor. Bir
teknoloji ürününde “vicdan” aramanın boş bir gayret olacağı açık. Ama, sözde vicdanı olan
insanın bize armağan ettiği dünyanın hali de bu.

Yapay zekânın “etik” kavramıyla bir izdivaç yapması nasıl söz konusu olacak diye düşünürken
sistemi geliştirenlerin de bu konuda işin içinde çıkamadıklarına tanık oluyoruz. Yapay zekânın
da neyin etik olabileceği neyin olamayacağını bildiğini söyleyemeyiz. Onu yaptığım alıntıda
yer aldığı gibi zor bir görev bekliyor.

“Temel olarak, etiğin odak noktası insanlarla dünya arasındaki ilişkidir ve bu ilişkide özgürlük,
sorumluluk ve adalet kavramlarına yansır. Etiğin, insanların doğru ve yanlış arasında seçim
yapmalarına yardımcı olan bir kılavuz niteliğine sahip olması insanların bu seçimlerde,
bireylerin vicdanlarında şekillenen değerlerine ve ahlaki inançlarına göre hareket etmelerine
sebebiyet verir.” 

Yapay zekâ etiği, yapay zekâ teknolojilerinin geliştirilmesine ve kullanımına rehberlik eden bir
dizi ahlaki ilkedir. Yapay zekâ normalde insan zekâsı gerektiren şeyler yaptığı için, insan karar
verme süreci kadar ahlaki yönergeler gerektirir. Etik yapay zekâ düzenlemeleri olmadan, bu
teknolojinin suistimal edilme potansiyeli yüksektir. 4

Yapay zekânın itibarlı olması noktasında iş yine insan eline bakıyor. Yani, teknolojinin
tasarımı, gelişimi ve son kullanıcıya uzanan süreçteki tüm uygulamalarda bir “etik eşiği”
insan aklı tarafından sürece dahil edilmemişse hayranlık uyandıran bir iş olsa bile
beraberinde “etik sorunlarla” karşımıza çıkacaktır. Özellikle, önyargılarla içerik oluşturma
eğilimi olan dijital ortam bir dizi mahremiyet kuralını çok rahat ihlal edebilecek potansiyele
sahip görünmekte. Özetle, yapay zekâyı geliştirenlerin etik anlayışı yapay zekâya ne kadar
güvenebileceğimizin kanıtı olarak tanımlanabilir.

Yapay zekânın itibarlı olabilmesi için yasal düzenlemeler yapılmakta olduğu gözden kaçmıyor.
Bir zamanlar kripto paraların yayılımının önüne geçmek için de benzer yasal kılıflar
bulunmaya çalışılmıştı. Sonuç ortada.

Kıssadan hisse: yapay zekâda “akıl varsa” kendi itibarını yönetmek konusunda bir sıkıntısı olmaması gerekir!

 

2 Responses
  • Salim Arslanalp EeMSc
    Şubat 8, 2025

    Adaş aslında örneklemeler toplumdaki kafa karışıklığının, korkunun, kimine göre beklentinin boyutunu gösteriyor. Beni daha çok korku tarafı ilgilendiriyor. İnsan en çok bilmediğinden korkar. Ondan bu konu uzaylılar gibi değil bizim topladığımız bir “ hırdavat + yazılım” ***. bütünü olarak her mecrada konuşulmalı, anlaşılmalı. Öncelikle “akıl” game changer. Çünkü zeka üzerinden varılmaya çalışılan sıfatların zorlama olduğunu ortaya koyuyor (şimdilik) hukuk, etik, vicdan. Varlıkla ilgili olanlar ontolojik ve bilgi felsefesinin söyledikleri epistemolojik olgular kavramların nasıl oluştuğuyla ilgili o da bizi iletişimin temeline götürüyor: ses !!! AI insan beynini taklit ederken drill ler, paternleri tanıyıp mukayese ediyor. Ve bunun için bir makine dili oluşturuyor. Yani düşünce sistematiği asla kelime ve kavram bütünlüğü değil. Neyse kaptırdım gidiyorum. Ben ironik başlığı çok tuttum. Akıldan bahsediyorsak insandan bahsedebiliriz, insandan bahsedersek itibardan bahsederiz.
    *** ODTÜ den dönemdaşım bir bilişimci nin tanımı Bana göre yolun çok doğru…

    • Salim Kadıbeşegil
      Şubat 9, 2025

      Çok güzel tespitler adaşımyeni bir sayfa açıldı insanlık tarihinde kontrolü insanın elinde olmayan diyesi geliyor içimizden ama görüntü öyle değil

    Ne düşünüyorsun?

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir