“Büyüyünce ne olacaksın?”
Çocukluk yıllarımın bıktırıcı sorusuna her zaman yalapşap cevaplar vermişimdir.
Zaten standart meslekler etrafında tur atılan bir gevezelik seremonisiydi.
Doktor, mimar, mühendis, gemi kaptanı, uçak pilotu… Asker, polis… Mesleklerle ilgili hayal alemimiz bunlardan ibaretti.
“Tarzan veya Jane olmak, Tom Miks veya arkadaşlarından biri olmak” kariyerden sayılmıyordu!
Yıllar “kariyer” kavramının gizemi ve buğusu arasında kafamızı hep meşgul etti.
Sadece 20’li yaşların veya yeni yetme üniversite diplomalı gençlerin değil; 40’lı yaşların kaderciliğinin de baş oyuncusudur kariyer!
Çalışma hayatında 40 yılımı tamamladım…
Gazetecilik, devlet memurluğu, özel sektörde yöneticilik yaptım. Kendi şirketimi kurdum 20 yıl yönettim. Yerli ve yabancı mesleki kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarında aktif görevler üstlendim. Bilgimi paylaşmak için kitaplar yazdım, üniversitelerde dersler verdim, konferans ve kongrelerde konuşmalar yaptım.
Polis/adliye muhabirliği, ekonomi muhabirliği, sayfa sekreterliği, basın ve halkla ilişkiler müşavirliği, basın ataşeliği, halkla ilişkiler, stratejik iletişim, kurumsal iletişim, itibar yönetimi gibi yetkinlik alanlarında dolaştım.
Bu deneyimlerimin ışığında kariyer kavramının kapısını, geçtiğimiz günlerde bir genç arkadaşımdan gelen bir soruya verdiğim cevabı da dahil ederek şöyle aralıyorum.
Kariyeriniz olarak tanımladığınız “omurganın” üç ana girdisi vardır; Kişisel vizyonunuz yani beş aşağı beş yukarı nasıl bir yaşam yolculuğu yapmak istediğiniz ile ilgili kişisel tespitleriniz…
Sizi bu yolculuğa ne tür bir bilgi donanımının taşıyacağı ve
Sahip olduğunuz ve olacağınız ilişkiler…
28 yaşına kadar kariyerinizin “ana güzergahını” çizmeyin, etrafında dolaşın…
Ama 28 yaşına geldiğinizde yaşamın tüm alanlarına dair bir birikime bilinçli bir şekilde yatırım yaptığınızdan emin olun, dolayısıyla zamanınızı boşa geçirmediğinizi göreceksiniz.
Üniversite yılları bu dönemde yapılması ve tamamlanması gereken işlerden “sadece bir tanesidir”. Bu nedenle üniversitenin bitimi ile birlikte kariyerinizde önemli gelişmelerin olacağı ile ilgili bir beklentiye girmeyin! Hayal kırıklıklarınızın onarımına harcayacağınız zaman aslında kariyerinizin gelişimine ayıracağınız zamandan çaldıklarınız olacaktır.
Üniversite yıllarında elinizden geldiğince farklı sektörlerde ve hatta size ait olmadığını düşündüğünüz alanlarda stajlar yapın. Resmi staj olması şart değil…
Üniversite yıllarında kendi özel ilgi alanlarınızı keşfedin. Resim, müzik, folklör, sanat tarihi, sinema, tiyatro her ne ise… dama, tavla, briç, go oynamak bile bu grupta sayılabilir. (Zamanında ‘go’ öğrenmediğim için o kadar pişmanlık duyarım ki!) Bu ilgi alanlarınızı temsil eden sosyal kurumlar, dernekler, platformlara girin, aktif sorumluluk üstlenin, ilgi alanlarınızı geliştirin.
Resmi dersleriniz arasında olmasa bile mutlaka; felsefe, sosyoloji, sanat tarihi ve toplum psikolojisini öncelikli gelişim alanlarınız arasına katın.
Gönüllülük bilincinizi geliştirin. Eğitim, kültür, sağlık veya hangisi aklınıza yatıyorsa sivil toplum kuruluşlarında olabildiğince yoğun gönüllülük yapın. Buradaki ilişkilerinizi yaşam boyu sıcak tutacakmış gibi hareket edin. Sorumluluk alın. İmkan bulursanız dernek kurun, yönetin. Bu çalışmaların ilerleyen yıllarda özgeçmişlerinizde birer “seçim kriteri” olabileceğini unutmayın.
Yabancı dil/ler öğrenin. Tüm imkanlarınızı zorlayıp kısa veya uzun yurt dışına seyahatlerine gidin. Farklı ülkeler, farklı kültürler görün. Bu kültürel zenginleşmenin kariyerinize en az bir üniversite bitirmiş kadar daha değer katacağını unutmayın. İlerleyen yıllarda bunu yapabilecek zamanınız olmayacak.
Üniversiteyi, bitirdikten sonra, yani yine 28 yaşına kadarki dönemde;
Ne kadar çok işe girip çıkarsanız,
Ne kadar çok farklı iş yeri ve kurumsal kültür ile tanışırsanız,
Çalıştığınız yerlerde ne kadar çok haksızlığa uğrarsanız veya uğradığınızı düşünürseniz,
Size göre ne kadar çok yanlış/kusurlu yönetici ile çalışırsanız,
Veya doğru seçimleriniz nedeniyle işinde “ustaların” (uzman değil) çırağı olursanız,
Rol modellerinizin kimler olabileceği konusunda kafanızda net çağrışımlara izin verirseniz,
Risk almanın bir “tehlike” değil bir “fırsat” olduğuna kendinizi ikna ederseniz,
28 yaşına geldiğinizde geleceğinize o kadar güvence içinde bakabilirsiniz.
Kariyer salt işiniz değil, işinizle birlikte sosyal ve özel hayattaki doğru seçimlerinizin toplamıdır.
Sadece iş odaklı bir kariyer düşünmek sizi belki genel müdür, yönetim kurulu başkanı, genel başkan -her ne ise- yapabilir ama gün gelir farkına varırsınız ki yaşamı ıskalamışınızdır!
Dolayısıyla kariyer “paranın” değil “başarının” peşinde koşmakla ilgili bir yaşam tasarımıdır.
Bu da;
Kişisel vizyonun “büyük resme dönüşmesi”
“Size ait bir kazanımın” başarı olabileceği bilincinin yerleşmesi ve
Her koşulda paylaşmak olarak tanımlayabileceğimiz bir üçleme ile yapılmış bir tasarımdır!
Ne düşünüyorsun?