Onu aslında hep Türkiye’nin Kültür Bakanı olarak hayal ettim. Hoş! Siyasetle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Ama “hiç bitmesin” bakışlarımızla, Hititleri, Sümerleri, Göbeklitepe’yi onun ağzından dinlemek ayrıcalıklı bir zenginlikti. Dünyanın dört bir tarafındaki kültür hazineleri ile ilgili mutlaka söyleyecek bir şeyi vardı. O birkaç dakikalık sohbetin içine bile bir üniversite dolusu bilgi sığardı. Eminim, bu ülkenin kültür işleri ile ilgili yetkili bir konumda olsa bu toprakların altında binlerce yıl öncesine uzanan uygarlıkları Alman, Avusturyalı arkeologlar değil Türkler çıkarırdı.
Tam bir teknoloji dehası! Programlama yetkinliği belki de Bill Gates’e paralel gelişmiş. İstese bugün Silikon Vadisindeki iddialı şirketlerin tepesinde ayda onbinlerce dolar alan bir yönetici olabilirdi. Ama o Gazeteciler Cemiyeti adına şehirden şehire dolaşarak yerel basına internet gazeteciliği kursları vermeyi tercih etti. Dünyadaki teknolojik gelişmeleri onunla eş zamanlı izleyen çok az insan vardır her halde. Yetkili bir konumda olsa idi, günümüzde ilk öğretim okulu öğrencileri yazılım geliştiriyor olurdu.
Aslında herkes onu “caretta caretta” ları gün ışığına çıkarması ile tanır. 1980’lerde İztuzu plajına yumurtalarını bırakmaya gelen caretta caretta kaplumbağları ile ilgili toplumu aydınlatan, bilgilendiren yazıları onun “çevre duyarlılığı” ile ilgili yaşam felsefesinin sadece küçük bir parçasıydı. İlkokul çağına gelmekte olan kızı Ada gibi gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz olduğunu bir yaşam biçimine dönüştürmüş ender dünya vatandaşlarından birinden söz ediyorum.
Dünyanın En güzel Öyküsü
Aynı zamanda “iyi bir dinleyici”. Toplumsal yaşamın içinde herkesten öğrenilebilecek bir şey vardır mantığı ile hareket eder. Bu nedenle yaşlı-genç, eğitimli-eğitimsiz herkesle iletişim içindedir. Kültürel zenginliğin kaynağının bu ilişkilerin içinde olduğuna inanır. Sabırla araştırır, merakını gideri ve paylaşır. Bu paylaşımlardan doğan zenginliğin insanlığı daha iyi bir yere götüreceğine inanır. Belki de bu nedenle “Dünyanın En Güzel Öyküsü kitabını okudun mu?” diye sorar. Eğer okumadıysanız o kendine çok yakışan ses tonuyla Joel De Rosnay, Dominique Simonnet, Hubert Reeves, Yves Coppens kitabın tanıtım yazısını oku: “Nereden geliyoruz? Neyiz? Nereye gidiyoruz? İşte sorulmaya değer gerçek sorular. Herkes kendince yanıt aradı bunlara:Kimi bir yıldızın göz kırpıiında, kimi bir kadının bakışlarında, ya da yeni doğmuş bebeğin gülücüklerinde. Niçin yaşıyoruz? Neden dünya var? Neden buradayız?.. Şimdiye kadar yalnızca din, iman ve inanç çözüm önerebiliyordu bu sorulara. Günümüzde artık bilim de bir görüş oluşturmuş bulunuyor. Bu belki de yüzyılımızın en büyük kazanımı: Bilimin elinde artık kökenlerimizin eksiksiz bir öyküsü var. Bilim dünyanın tüm tarihini yeniden kurmayı başardı.”
Kişiliği, karakteri, olgunluğu, yapıcı ve katılımcı yönleri hep birilerine örnek gösterilebilecek türden olunca bunları yazıya dökmekte zorlanıyor insan.
Hangi kitabı okuyacağız…
Hangi filmi izlememiz gerekiyor…
Hangi müziği dinleyeceğiz…
Yaşamın hangi renkleri mutluluk veriyor…
Yaşamın pusulası derler ya… İşte öyle bir adam Hakan Kara. Ve şu anda Silivri’de!
Ne düşünüyorsun?