Kapitalizm kimin çıkarına hizmet ettiği tartışma dışı kalmış bir bukalemundur! Yoksulluğun ve gelir-gider farkının simgesi olan %1 ile tescillenmiş kapitalizm olgusunun mirası -diğer fenalıkları şimdilik bir kenara bırakacak olursak- üç temel başlık altında bu yüz yıla devredildi.
İlki tabii ki paranın ahlak, etik ve vicdan kavramlarını halının altına süpürüp bir “değer” olarak tanımlanmış olması. Diğeri, hala inkâr ve kuşku ile yaklaştığı küresel ısınma ve iklim değişikliği, üçüncüsü ve kapıda duran ise kitlesel göçler!
İnsanın Kendi Ülkesinde “Mülteci” Olması!
ABD’nin Meksika sınırında bekleşmekte olan latin Amerikalı binlerce mülteci adayı bu yüzyılda tanık olacaklarımızın beki de milyonda biri. Kaliforniya’daki dehşet verici yangınlar göstermiştir ki insanlar kendi ülkelerinde bile “mülteci” statüsünde yaşamak zorunda kalacaklar.
150 yıldan fazla bir süre dünyanın büyük bir kısmının sistemli olarak fakirleştirilmesi kurgusu üzerine oynayan Batının önünde şimdilerde nasıl ödeyeceklerini bilemedikleri bir hesap pusulası duruyor. Etnik kökeni ne olursa olsun umutlarını yitirmiş milyonlarca insan ölümü göze alıp, kendilerini fakirleştirdiklerini düşündükleri “refah” ülkelerine kapağı atmaya çalışıyor. Sayıları Birleşmiş Milletlere göre 70 milyona ulaştı. Küresel ısınmanın etkileri ile bu sayının çarpan etkisi ile artması bekleniyor.
İmmigirasim
Bu kaygı beraberinde başka bir toplumsal düzenin habercisi. Film kurgularından çıkma değil gerçek hayatın ta kendisi. Eğitimden, sağlığa, iş hayatından toplumsal yaşamın temel kurallarına kadar bambaşka bir yaşam şekilleniyor. Biz, bu coğrafyada yaklaşık on yıldır 4 milyonu aşkın Suriyeli ile bunun provasını yapıyoruz.Bir gün kendimizi de elimizde bir bohça ile bir zamanlar refah içindeki binlerce insanla beraber yollarda bulursak kapitalizmin çocuğu “immigirasim” dertlerimize ne kadar çare olabilecek. Düşünmeden edemiyorum!
Ne düşünüyorsun?