“Sanat bir YAŞAM… Yaşamsa sanıldığı kadar SANAT değil”
Annemiz Fahrünnisa Kadıbeşegil’i 10 Ekim 2009 yılında kaybettik. Bugün aramızdan ayrılışını anıyoruz. 84 yaşında yitirdiğimiz Fahrünnisa Kadıbeşegil’i yakın dostları bu başlıktaki sözleriyle anımsarlar. Daha lise yıllarında iken tiyatro eserleri çevirileri ile sanat ve edebiyat dünyası ile tanışan annemiz, ilerleyen yıllarda; şair, ressam, çevirmen, yayımcı kimlikleri ile hep yanı başımızda oldu. “Sanat, bir yaşamdı” onun için…
“Sanat başlangıçta bir sevme işidir. Ağacı, çiçeği, hayvanı, insanı… İşte resim bu sevme işini söyleme şekillerinden biridir. Ve sesli düşünmenin görsel karşılığıdır diyebiliriz. Ama hep devinim içindedir. İnandığı değerler için ve değerler adına yaratır. Sanat sürekli aramak ve değişmek demektir. Bu da sürekli çalışmayı gerektirir. İyi bir resim baktığı şeyi kutsamalı ve ruhu usulca tutuşturmalıdır.” Bunlar onun sözlerinden alıntılar…
Blogunu ziyaret edin. Varsa anılarınızı yazın. Bizi ve O’nu zenginleştirin.
Edebiyat dünyamızın kilometre taşlarından biri olan Oluşum dergisinin yayımcısıydı. Emekli maaşını katık ettiği bu girişimi iki binden fazla edebiyat aşığının buluşma noktası oldu. Annemizin blogundaki isimlere bir göz gezdirin. Kimler kimler, neler neler yazmışlar, 1970’li, 80’li,90’lı yıllarda bu dergide.
Sergilerini özellikle Anadolu kentlerinde, kasabalarında, köylerinde açardı.
Ölümü yakınlarında hissettiği günlerde bile çok sevdiği Silifke’de resim sergisi açma hazırlıkları içindeydi. Sergi gündeme gelince, “Anadoluda bazı il ve ilçelerle irtibat kurarak halkı resim sergisi görmeye alıştırmak amacıyla senede en az üç sergi açtım. Kastamonu, Çankırı, Urfa, Kahraman Maraş, Malatya, Kayseri, Konya, Sivas, Mersin, Adana, Silifke, Balıkesir, Bursa, Kuşadası, Bodrum ve daha bir çok yer, bazılarında bir kaç kez..
Öyle yerlere gittim ki, halkı hoparlörle sergiye davet ettik. Herkes çok memnundu çünkü ilk kez dışarıdan gelen bir ressam orada sergi açıyordu. Hala daha, bu alışkanlığımı sürdürüyorum. 250’nin üzerinde yurt içi ve yurt dışında tablolarım odaları süslemekte…” derdi…
YILLAR
Yıllar
Yılları kovalar
Sağar
Avuçlarındaki zaman
İpliğini
Oyalar
Düzenin düzensizliğinde
Ama bir yerde
Yalnızdır yine insanlar
Eğer aşıksızsalar…
ISSIZ GECE
Uzuyor
Issızlığında gecenin
Parıl parıl asfalt yollar.
Yıldızlar,
Kandil kandil kaylaşıyorlar
Başıma değecekmiş gibi
Tepemde
Hafif uğultusu rüzgarın
Ve
Tok sesleri, ayaklarımın
Yankılar yapıyor
Boşluğunda gecenin…
Serilmiş önümde ışıl ışıl
Koca şehir
Uyuyor
Uyuyor, gündüzün kini, ihtirası
Sevgisi…
Nesi bağlıyor bizi bu boş dünyanın
Nesi?
AĞIT
(Ceyhun Atıf Kansu’nun anısına)
Sen
Gül ezgileri ustası
Sevgi kaynağı,
Bozkırın güneş yanığı
Çocuğuna
Ağıt yakan,
İçimize doldurup
Esrik yankısını
Dostluğun,
Boş bıraktın
Ellerimizdeki
Ilgın sıcaklığı.
LAF SÖZ
Aynı şehir, aynı toprak
Arada
Yollar, binalar yollar,
Arada
İnsanlar var
İnsanlar!
Görüşemiyoruz…
Ne düşünüyorsun?