66 yaşına girdim.
66 yıllık bir hesaplaşma değil derdim.
“Yolun yarısı” diyemiyeceğim kadar aklım eriyor…
Geride“ne” bıraktıklarımdan çok yaşamın bundan sonra bana neler armağan edebileceklerine yoğunlaşmak gerek sanki.
Geleceğe baktığımda geride bıraktığım yılların bizi “özgürlük vadilerinde” yaşattığını görebiliyorum.
Mobese kameralarının olmadığı bir dünyada…
Kamera görüntüleri diye başlayan haberlere daha on yıllar varken…
Biyometrik vesikalık fotoğrafların küresel esarete açılan kapı olmadığı…
T.C. kimlik numarası ile sanal iz bırakmak durumunda kalmadığımız devlet-birey ilişkilerinde…
Sanki “dilediğimizi” yapabilecek bir kan akıyordu damarlarımızda.
Güvenlik kontrollarının bile icat edilmediği ortamlarda uçaklara binebilmek..
Fütursuzca Bursa-Ankara gece otobüsünde canın istediğinde “Filtresiz Yeni Harman cigarası” tüttürebilmek…
İdealist bir dünyanın harmanında sokaklara inebilmek, 141 ve 142’yi protesto edebilmek…
Olmayan adaletin içinde adaleti arayabilmeye cesaret etmek…
Günün birinde Deniz Gezmiş olabilmek…
Ne “olabileceğimizin” belirsizliğinde “her şeyin olunabileceğine “ dair bir duyguyu için için yaşamak…
Hayalleri, hayallerle süsleyebilmek… “Daha güzel bir yaşama” dair bilinmezliklerin rüzgârında, saf, naif, bakir bir gelecek kurgusu ile oynaşabilmek… Bir oyun hamuru kıvamında ne olduğunu bilemediğimiz “başarıyı” kendimize “havuç” ettiğimiz yıllar çok hızlı geçti.
Aşık Mahzuni’nin dizelerinde “hislenmek”, Rahmi Saltuk’un sesinde aşklar kovalamak…Hayat dediğimiz merdivenleri üçer beşer çıkmanın cesaretini her daim içimizde yaşatmak…Bir yerden bilinmeyen yerlere savuran deli rüzgârlara “hoyratlık” kokusu verebilmek. Ve bununla mutluluğu yakalayabilmek.
Hayal kırıklıkları ile baş etmeyi öğrenmek… Kumdan kaleleri bir el hareketi ile yıkabilmek… Her şeye, her yaşta yeniden başlamanın cesaretini içinde bir yerlerde saklı tutmak… Ve günü geldiğinde gerçekten yeniden başlayabilmek. Sıfırdan!
Tam “tamam oldu galiba” derken sağlığından ağır bir bedel ödemekle yüzleşmek…
Şimdi, bunlarla dertleşmenin zamanı değil!
Yeni bir yaş…
Olgunlaşmış, kıdem almış gibi bir duyguyla gerçekleri kabullenerek yeni yaşların sürprizlerine hazırlanmak.
Bugüne kadar yaşama verdiklerini, almaya başlamak. Ne ve neler olduğunu bilmeden… Her doğan güneşin arkasına saklanmış güzellikleri kucaklamaya kendini hazır hissetmek…
Dostlukları tazelemek…
Yaşamın güzelliklerini bir kez daha ama daha anlamlı keşfetmek.
İz bırakmış kitapları, filmleri birkaç kere daha okumak, izlemek…
Iskaladığımız anlamlı kareleri yeniden yakalamak. Onları, onlarla yeniden yaşayacakmış gibi anlamlandırarak yeni yaşlara başlayabilmek.
Yaş 66…
Yani, yapacak daha çok işimiz var.
Ne düşünüyorsun?