Öyle bir döneme girdik ki “kurumsal markanın” yönetilmesindeki öncelikler geleneksel marka yönetiminde bildiklerimizi unutturdu. Zaten o yüzden; iç iletişim ve sürdürülebilirlik iletişimi ayrı birer meslek oldu. Paydaş haritaları, itibar riskleri, sosyal medya yönetimi, sivil toplum entegrasyonu gibi konular şirket gündemlerinin üst sıralarında değerlendiriliyor. Bunlara paralel paydaş araştırmaları, etki raporları, uluslararası kuruluşlarda temsil, iletişim profesyonellerinin rutin işleri haline dönüştü.
Bu gelişmelere paralel şirketlerin iletişim hizmetleri aldıkları kurumlarda da çok ciddi bir değişim ve dönüşüm var. Su, karbon, plastik ayak izi gibi konular çok değil on yıl önce dikkat çekmeyen kavramlar iken bugün şirketlerin günlük raporlamalarının önemli bir parçası. Kadın konusu keza öyle. Yönetimde kadın sayısının artması, yönetim kurullarının oluşumunda kadın oranı temel konular olarak değerlendiriliyor. İnsan hakları, çevresel etki gibi konular şirketlerde birkaç kişinin özel ilgi alanı iken günümüzde tüm şirketin ana sorumluluklarının içinde tanımlanıyor. Koronavirüs, mülteciler gibi konjonktürün içinden doğan gündemler ise kalıcı olarak şirketlerin iletişim hareketliliğinde yer alacağa benziyor.
Ama asıl sorun şu; akademik dünya hazırlıksız yakalandı bu hızlı gündem değişimine. Sadece ülkemizde değil dünyada da iletişim eğitimi yapan kurumlar gidişata uyum sağlayamadılar. Bu işleri yönetmeye aday nitelikli insan kaynağı sıkıntısı “bir” numaralı gündem.
(*) Business Life Kasım 2022 için yazılmıştır
Ne düşünüyorsun?