Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

All Posts By Salim Kadıbeşegil

“Sanat bir YAŞAM… Yaşamsa sanıldığı kadar SANAT değil”

Şimdi Dünya Barış Anıtı ile arkadaş...

“Sanat başlangıçta bir sevme işidir.
Ağacı, çiçeği, hayvanı, insanı… İşte resim bu sevme işini söyleme şekillerinden biridir.
Ve sesli düşünmenin görsel karşılığıdır diyebiliriz. Ama hep devinim içindedir. İnandığı
değerler için ve değerler adına yaratır.
Sanat sürekli aramak ve değişmek demektir.

Üniversitelerin kalitesi ya da kaliteli üniversiteler

Yeni bir öğrenim yılı daha başlıyor üniversitelerimizde. Bir sınav maratonun sonrasında üniversitelerimiz “iyi puan” almış öğrenci avındalar. Buzdolabı çamaşır makinası, margarin veya deterjan promosyonlarında olduğu gibi;
Kendilerini seçkin öğrencilere beğendirebilmek için;
Aylardır kılı kırk yaran kampanya programlarını hayata geçirdiler!
Kimisi diz üstü bilgisayar veriyor, kimisi i-pad!
Burslar zaten veriliyordu,

Şike!

Birden sarsıldık. Yer sanki yerinden oynadı. 7.7 miydi?
Belki daha da büyük. Tsunami dalgalarını bekliyoruz. Hangi fay hatlarının
kırıldığını şimdilik bilmiyoruz. Kaç kilometre derinliklerde olduğu konusunda
da bir fikrimiz yok.  Artçı sarsıntılar ardarda geliyor.  Adını “şimdilik” şike
koydular!

Futbolla yatıp futbolla kalktığımız bir dünyada,

Yeni Anayasa

 

2008 yılında Türkiye Kurumsal Yönetin Derneği’nin yayın organına yazdığım bir makalenin başlığı; ‘Küresel ilkeler sözleşmesi Türkiye’nin Anayasası olsa…” idi.
Genel seçimler bitti.. (mi?)
Ekim’de yeni TBMM açılacak…
İlk ele alınacak konuların biri, seçim döneminde tüm partilerin bir şekli ile gündeme getirdikleri yeni “Anayasa” konusu olacak.

Fukushima’dan Kütahya’ya!

Tarih Fukushima’yı nasıl yazacak? Hani, güneş, rüzgar ve
suyun dışında enerji üretimine ihtiyaç duyulmayacak dönemlerde insan neslinin
varlığını tehdit eden “insanların”, teknoloji ve ihtiyaç diye iteledikleri  Fukushima’ları  tarih küresel ahlâkın neresinde sorgulayacak?
Peki, Kütahya’da altın ve gümüş madenlerinde yapılan
çalışmalar nedeniyle kullanılan siyanürün depolandığı havuzun çökmesi nedeniyle
zehirin yeraltı sularına,

Sivil toplum mu, Temiz toplum mu?

Sonunda “bunun” da suyunu çıkartmayı başardık.
Sivil toplum kavramının içini boşalttık. Sivil toplumun doğasındaki topluma ait
çıkarları, bir şirketin, bir sektörün ya da özel çıkarları amaçları
doğrultusunda örgütlenmiş ama “sivil
toplum”
şemsiyesi altında faaliyet gösteren kurumların inisyatifine terk
ettik!
Dernekler, vakıflar, meslek kuruluşları,

Orwell…1984…Macintosh…Bilgi Toplumu ve “Düşünce Polisi”…

1984 yılının benim açımdan bir özelliği var…
“Bilgi Toplumunun” başlangıcı olarak görüyorum.
Yani, devletler, markalar ve şirketlerden sonra “bireylerin” küreselleşmesinin önünü açan bir yıl olarak tanımlıyorum 1984’ü…
Çünkü 6 Ocak 1984 tarihinde Macintosh masaüstü bigisayarın tanıtımı yapıldı. Yani, o güne kadar,

Victor…

Yaşı daha 40 bile olmamıştı… Yaşamımı anlamlandıran insanların başında geliyordu. Onun sayesinde, geleceğe, dünyaya, insanlığa umut içinde bakıyor ve vizyonunun bir parçası olabilmek hepimizi mutlu ediyordu. Bu pazar Runtalya’da maraton koşacaktı. Buğday Derneğine destek sağlamak için. Koşma gerekçesini http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=4385 mektubunda okuyabilirsiniz.

Çürük Elmalar…

Yaşamın aydınlık yüzünün düşmanıdır çürük elmalar…

Hele hele; hak, hukuk, adalet, güvenlik dağıtan kurumların içindelerse, kendileri ile birlikte toplumu da çürütüverirler farkında olmadan…

Sevgiyi, hoşgörüyü çok görürler insanoğluna. Sahip olduklarını zannettikleri güç aslında, yetersizliğin, çaresizliğin, kimliksizliğin sembolü olarak yansır güneşin ısıttığı sıcacık ama yaralı yüreklere.

Kimi zaman bayramlık “rüşvet” giysileri içinde,