Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

Hakimler, Hekimler, Hakemler ve CEO’lar… (*)

 

TEİD tarafından üç ayda bir yayımlanmakta olan IN dergisinin Kış 2017 sayısında yer alan yazımı blogumda paylaşıyorum. Yayımlandığı hali ile TEID KIŞ 2017 buradan  okuyabilirsiniz.

 

Kırmızı Düğme

Önce bir canlandırma; ileri teknoloji harikası bir kumanda masasının tam ortasında bir “kırmızı düğme” var.

Yaşamın Pusulası

By Posted on 0 No tags 0

Onu aslında hep Türkiye’nin Kültür Bakanı olarak hayal ettim. Hoş! Siyasetle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Ama “hiç bitmesin” bakışlarımızla, Hititleri, Sümerleri, Göbeklitepe’yi onun ağzından dinlemek ayrıcalıklı bir zenginlikti. Dünyanın dört bir tarafındaki kültür hazineleri ile ilgili mutlaka söyleyecek bir şeyi vardı. O birkaç dakikalık sohbetin içine bile bir üniversite dolusu bilgi sığardı.

Marka sadakatinin internet sınavı…

Marka Sadakatinin İnternet Sınavı başlıklı yazım Brandmap’in Aralık 2016 sayısında yayımlandı. Yayımlandığı şekli ile buradan okuyabilirsiniz. brandmap_11_salim_kadibes%cc%a7egil

 

Her ne şart altında olursa olsun bağlılığı belki de “bağımlı” gibi tutku ile sürdürebilme duygusu sanırım “sadakati” tanımlayabilmek için iyi bir başlangıç olabilir. Markaların nihai hedefi “sadakattir”!

Türkiye markası diye bir şey!

Bu yazı Brandmap dergisinin Ekim 2016 sayısında yayımlanmıştır. Dergide yayımlandığı hali ile buradan okuyabilirsiniz.brandmap-10-sk

 

Uganda aklımda neye benzediği hep tartışılan devlet başkanı İdi Amin’in “insan eti yediği” iddiaları ile kalmıştır. Olimpiyatlarda geçit töreninde uygun adım yürüyen Ugandalı sporcuları izlerken aklımın bir köşesinde kalmış bu düşünceyi kovamazdım!

Ahlâk mirası hangi kasada duruyor?


“Bu bize yakışmaz!”

Anadolu kültürünün bu sade, öz, basit hedefi 12’den vuran ifadesi “itibarın” ta kendisidir.
Genellikle ailenin en büyüğünün ağzından çıkar. Özellikle soyadları ile ticaret hayatının içinde olanların üzerinde titredikleri birkaç ciltlik kitabın başlığı gibidir.
Bize yakışacak olanın ne olduğu ile yakışmayacak olanların arasındaki ince çizgi ailenin “ahlâk mirasının” omurgasıdır.

Halkla ilişkilerin yalnızlığı ( ya da çaresizliği)

Halkla İlişkiler… Meslek olarak 100. Yılını devirdi. Dünyada başka her hangi bir meslek var mıdır ki 100 yaşını geçtiği halde “ne” olduğu tartışılıyor olsun? Daha tanımında başlayan tuhaflıklar zinciri uygulamada salkım saçak eteklerimizdeki taşlara dönüşüveriyor.

Meslek hayatımdaki 41 yılın 25 yılı dolu dolu halkla ilişkilerle geçmiş. Kalanlar da halkla ilişkilerle yakın akrabalık ilişkisi olan alanlarda… Sektörün her tarafında;

Kadınlar ve kariyer

Kadın olmak zor… Hem de çok zor!
Biz erkekler nasıl bileceğiz ki bu zorlukları? İstediğimiz kadar gözlem yapalım, onların deneyimlerine ortak olalım, zorluklarının parçası olalım, hiç bir zaman o “zor” sözcüğünün arka planını yaşamadığımız için anlayamayacağız.

Neden bu başlığı seçtim?
Kendi kariyer planları ile ilgili fikrime başvuran yeni üniversite mezunu kız öğrencilerimle sohbet ederken satır aralarında endişelerini,

Müşteriyi soyup soğana çevirmekle ne kadar iyi ettik!

Bir tartışma başlatmak istiyorum. “Müşteri” kavramına olması gereğinden biraz daha fazla mı anlam yükledik acaba?

1990’larla “müşterinin kral olduğunu” keşfettik. Ne üretirsem onu almak zorundasından “sen ne istiyorsun söyle onu üretelim, satalım” felsefesine geçişin göstergelerinden biri idi. “Kalitenin” önemli olduğu gerçeği ile yüzleşilme böylece başladı.

Yaşam akıp giderken…

Yaşam akıp gidiyor. Sevgili Hakkı Kesirli’nin tükenmeyen çabaları ile 15 yıldan fazla ayakta durmayı başaran İzmir Life Şubat 2015 sayısında bana ve kariyerimle ilgili kilometre taşlarına oldukça geniş yer verdi. Daha da hoş tarafı söyleşiyi kariyerine benim yanımda çalışarak başlayan Sibel Önbaş yaptı. Geriye dönüp baktığımda aslında kariyerimin bir anlamda halkla ilişkiler mesleğinin kilometre taşlarını yansıttığını görüyorum.